Haber

KESK Dönem Sözcüsü: Türkiye’de Her İki Kişiden Birinin Geliri Açlık Sınırının Altında Kalıyor

MEHMET REBİİ ÖZDEMİR

(SAMSUN)- KESK Dönem Sözcüsü Mustafa Niyazi Bulut, “Bugün Türkiye’de her dört kişiden biri işsizken, çalışan her iki kişiden birisi ise açlık sınırının altında kalan asgari ücretle ayakta kalmaya çalışıyor. Dört kişilik bir ailenin tüm fertleri asgari ücretle çalışsa dahi hane geliri yoksulluk sınırının altında kalıyor. Yoksulluk tüm toplumu sarmış durumda. Her iki kişiden birinin geliri açlık sınırının altında kalıyor” dedi.

KESK, TMMOB, DİSK, DİSK Emekli-Sen, Tüm Emekliler Sendikası ve Bağımsız Emekliler Sendikası üyeleri İlkadım ilçesi Gazi Müzesi önünde bir araya gelerek emekli maaşları ile asgari ücrete tepki gösterdi.

“Çarklar zengini daha zengin etmek için dönüyor”

KESK Dönem Sözcüsü Mustafa Niyazi Bulut, şunları söyledi:

“Kamu emekçileri ve emekliler olarak bugün ülke genelinde alanlardayız. Alanlardayız çünkü bu ülkede emeği ile geçim mücadelesi verenler olarak tarihimizin en karanlık, en zorlu süreçlerinden birisini yaşıyoruz. Alanlardayız çünkü bu ülkede yıllardır kamu emekçisi, işçisi, emeklisi, asgari ücretlisi ile milyonlar olarak her geçen gün daha fazla yoksullaştırılıyoruz. Bizler kendi kendimize yoksullaşmıyoruz. Yıllardır bizzat iktidarlar eliyle planlı, programlı, bilinçli, kasıtlı bir şekilde yoksullaştırılıyoruz. Üstelik iktidar da artık bunu saklama gereği duymuyor.  Hatırlayalım; döviz kuru, enflasyon rekor üstüne rekor kırmaya başlarken dönemin Maliye Bakanı çıkıp aynen şöyle demişti: ‘Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kar ediyorlar. Çarklar dönüyor’. Bu sözler mevcut sistemde kimlerin baş tacı edildiğini, kimlerin ise yok sayıldığının açık bir itirafı olarak tarihe geçmiştir. Evet, çarklar yıllardır dönüyor ama o çarklar halkı, emekçileri, yoksullaştırmak, işsiz bırakmak, bir avuç zengini daha zengin etmek için dönüyor. Çarklar düşük gösterilen TÜİK enflasyonu ile halkın, emekçilerin cebinden alıp bir avuç patrona, yandaşa aktarmak için dönüyor.

“Her iki kişiden birinin geliri açlık sınırının altında kalıyor”

Yıllardır bu ülkeyi yönetenlerin kısa vadede de orta vadede de uzun vadede de tek bir programı vardır. O da emeği ile geçinenlere ve halka dayatılan köleliğe ve yoksulluğa uyum programıdır. Attıkları her adımda işte bu köleliğe ve yoksulluğa uyum programını hayata geçirenler iki tablolu bir ülke yaratmıştır. Geldiğimiz noktada Türkiye’de iki tablo ile karşı karşıyayız. Birinci tablo faizden, ranttan, emek sömürüsünden beslenen bir avuç asalağın ve arkasındaki iktidarın tablosudur. Bu tabloda bir avuç asalak iktidar eliyle besleniyor. Bir taraftan emek sömürüsü diğer taraftan vergi afları, muafiyetleri, teşvikler, ihaleler, dövize endeksli hazine garantileri ile semirdikçe semiriyor. Servetine servet katıyor. Alın teri ile emeği ile yaşam mücadelesi verenler, yoksullaştırılan milyonlar olarak hepimizi kapsayan bu tablo her geçen gün daha fazla kararmaktadır. Bugün Türkiye’de her dört kişiden biri işsizken, çalışan her iki kişiden birisi ise açlık sınırının altında kalan asgari ücretle ayakta kalmaya çalışıyor. Dört kişilik bir ailenin tüm fertleri asgari ücretle çalışsa dahi hane geliri yoksulluk sınırının altında kalıyor. Yoksulluk tüm toplumu sarmış durumda. Her iki kişiden birinin geliri açlık sınırının altında kalıyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nca açıklanan Mayıs 2024 verilerine göre bu ülkede 17 milyon 114 bin 912 yurttaş yaşamını sosyal yardımlarla sürdürmeye çalışıyor.  9 milyon 444 bin 458 kişinin aylık geliri brüt asgari ücretin üçte birinin altında kaldığı için Genel Sağlık Sigortası primleri bütçeden karşılanıyor. Milyonlarca kamu emekçisine yoksulluk sınırının yarısını bulmayan bir maaş reva görülüyor.

“Demokratik bir çalışma yaşamı istiyoruz”

Emekli aylıklarında yaşanan buharlaşmanın önüne geçilmesini, özellikle 2008 sonrası işe başlayanların yaşadığı, yaşayacağı kayıpların önüne geçilmesi için emekli maaş bağlanma hesaplamasında 2008 öncesine dönülmesini istiyoruz. Maaş artışlarımızda tüm toplumun sahte olduğunu yaşayarak öğrendiği TÜİK rakamlarının değil, yoksulluk sınırının temel alınmasını istiyoruz. Bunun için mevcutta iktidarın en düşük maaş olarak ifade ettiği eşi çalışmayan, 2 çocuklu en düşük kamu emekçisi maaşının eş ve çocuk yardımı ve kira yardımı ile dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmasını istiyoruz. Vergide adaletin sağlanmasını, az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınmasını istiyoruz. Tükettiğimiz her şeyden alınan dolaylı vergilerin düşürülmesini, gelir vergisi birinci dilim oranının yüzde 15 ten yüzde 10’a düşürülerek, yoksulluk sınırına kadar olan maaşların-ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesini Kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasını, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını istiyoruz. İktidarın tek taraflı olarak çıkardığı yasalar değil, konfederasyonların, sendikaların kamu emekçilerinin söz ve karar sahibi olacağı demokratik bir çalışma yaşamı istiyoruz.”

samandagajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu